100 yıl öncesine gitmek ya da 100 yıl sonrasında neler olacağını görmek istemez misiniz? Filmlere konu olan devasa enerjiler ile mümkün kılınan zamanda yolculuk, teori de geçmişe gitmeyi mümkün kılmasa da ışık hızına yakın bir hız da geleceği görmeyi vaat etmektedir.
Zamanda Yolculuk – Geçmişe Gidilebilir mi?
Her insan geçmişe dönmeyi, kaybettiklerine ulaşmayi ya da merak ettiği bir karakter ile buluşmayı hayal etmektedir. Ünlü Fizikçi ve Kozmolog Stephen Hawking, zamanda yolculuk konusunda merak edilen pek çok soruya, Stephen Hawking ile zamanda yolculuk belgeselinde cevap vermiştir.
Filmler de insanların devasa enerjiler ve solucan delikleri aracılığıyla geçmişe yolculuk ettiğini görebilirsiniz. Teori de geçmişe yolculuk paradokslar ve zaman bekçileri adı verilen karmaşık yapılar nedeniyle mümkün olmasa da geleceğe ışık hızına yakın bir hız da yolculuğu mümkün kılmaktadır.
Hawking geçmişe yolculuğa ilişkin yaptığı tanımlama da üç boyut ve dördüncü boyut olarak zamanın nasıl kullanılacağına ilişkin bazı bilgiler sunmuştur. Bir araba içerisinde düz bir yolda ilerlediğimiz de tek boyutta yolculuk yaparken sağa ya da sola döndüğümüz de bu yolculuğa ikinci boyutu ekleriz. Eğer bir engel ya da aşağı – yukarı hareket gerçekleştirirsek üçüncü boyuta ulaşarak yolcuğumuzu üç boyutta tamamlarız. Fakat dördüncü boyut yani zaman olgusunda yolculuk yapabilmek için boşluklar yani solucan deliklerinde yer alan aralıklara ulaşılması gerekir.
Yaşadığımız gezegen solucan delikleri ile dolu olmasına rağmen oldukça küçük olmaları ve gözle görülememeleri nedeniyle bir şekil yaratılamamakta ancak fiziki terimler ile açıklanmaktadır. Atom ve moleküllerden daha küçük birimlerden oluşan bu boşluklar uzay ve zaman içerisinde sürekli şekil değiştirmekte ve yeni yapılar ile ortaya çıkmaktadır. Büyüklük ile ifade edildiğinde boşlukların santimetrenin milyarda biri kadar küçük olması ancak yakalanması ve büyütülmesi ile kullanıma sunulabilecektir.
Bugün sahip olduğumuz teknoloji ile solucan deliklerinin yakalanması, sabit bir enerji de tutulması, büyütülmesi ve yolculuğa imkan sağlanması ne yazık ki mümkün değildir.
Paradokslar Zamanda Yolculuğu Nasıl Etkiler?
Hawking, geçmişe yolculuğa ilişkin verdiği bilgiler de paradoksların en büyük engel olduğunu söylemektedir. Tanımlama içerisinde zaman bekçileri olarak da söyleyebileceğimiz bu yapı, zaman – tarih olgusu içerisinde gerçekleşmiş herhangi bir olayın yeniden şekillendirilmesini ya da değiştirilmesini engellemektedir.
Boşluk içerisinde ki paradoksu daha açık bir şekilde tanımlamak gerekirse; Solucan deliğini inşa ettik ve geçmişe yolculuğu mümkün kıldık. Beş dakika öncesine dönerek kendimize ulaştık ve bir silah ile ateş ettik. Sonuç itibariyle beş dakika öncesin de vurduğumuz kişi kendimiz ise şuan da ölü olmamız gerekmez mi? Eğer ölmüş isek beş dakika önce tetiği kim çekti? İşte paradoks kavramı burada devreye girerek neden – sonuç ilişkisini sağlamaktadır.
Bir sonraki yazımızda solucan delikleri ve geleceğe yolculuğa ilişkin bilgiler bulabilirsiniz.
Büyük patlama teorisi. Teori doğru ama yanlış temellere dayanıyor. Çünkü büyük patlama maddenin tamamının patlamasından değil anılan maddenin zerresinin patlamasından bir yöne doğru patlamasından oluşuyor. zerre patlarken asil olan madde halen yerinde duruyor. Sonsuz çekim gücü halen etkin, Büyük patlama sonrasında evren tek bir yöne doğru genişliyor. genişleyen evren teorisi de bu açıdan doğru. ama evrenin genişlemesi sona erip büyük birleşme meydana geldiğinde ki buna kıyamet deniyor her şey aslına dönecek bu da doğru. Sıkı durun büyük birleşme büyük patlamadan çok daha hızlı ve tersine doğru olacak. Bu şekilde kıyamet alametleri de gerçekleşecek. Tıpkı bir filmin hızlı bir şekilde geriye sarılması gibi, tıpkı insanın ölüm anında hayatının bir film şeridi gibi hızlı bir şekilde gözünün önünden geçmesi gibi bunlar doğru.
Hatalı olan şu; Evren ve kainat uzay içinde yüzmüyor. Tam tersine evren kainat tüm galaksiler her şey zaman denizi içinde yüzüyor. Zaman denizinin sonu şu anda belki yok ama başı büyük patlamanın gerçekleştiği ana maddenini bulunduğu yere dayanıyor, Olayı bir huni gibi düşünelim huni sınırları zaman iken içindeki tüm herşey kainat kosmoz bu huni içinde yer alıyor. ve ilerliyor. Bu ilerleme bir yere kadar olacak. ondan sonra büyük birleşme olacak.
Evrenin merkezi de bu hesaba göre yanlış yerde aranıyor.
Gelelim zamanda yolculuğa:
Kuranı Kerimde alemlerden bahseder belki binlerce alem vardır. Bu alemlerin hepsini alt alta çizgiler şeklinde çizelim bunlardan birisi de bizim içinde bulunduğumuz alem olsun. yukarıda çizdiğimiz çizgiler başka alemler, aşağıda çizdiğimiz çizgiler ise başka alemler olsun.
Aşağıya ve yukarıya çizmiş olduğumuz alemlerdeki çizgiler bizim dünyamızın bir kopyası aralarındake tek fark yukarıda yer alan çizgilerdeki alemlerin geleceği, aşağıda çizdiğimiz çizgilerdeki alemlerin ise bizim geçmişimiz olduklarıdır.Alemlerin hepsi dünyamız ve içinde yaşayan bizler ile alakalıdır. Alt çizgiler değişik periyodlar ile bizim geçmişte yaşadıklarımız, üst çizgilerde yer alan alemler ise aynı şekilde bir periyod içinde gelecekte yaşayacaklarımızdır. Tüm alemler iç içedir. Bir alemden diğer aleme geçiş mümkündür. Bunu yapan insanların varlığı da beğenmeseniz bile kesindir. örneğin Nostradamus gibi. Olay sizin atlama yaparak hangi aleme geçip, hangi alemleri gördüğünüzdür.
Günümüz bilim dünyasında en büyük sorun uzayda ışık hızında veya çok yüksek hızda hareket eden gemiler ve motorlar inşa etmektir. Bilim insanları bunu yaparken salt ışığın itme gücünden faydalanmak suretiyle bu hıza ulaşmak için araştırmalar yapmaktadırlar. Ama teorinin temelleri yanlıştır. Çünkü Işık hızı ile çalışan ve ışığın itme gücü iyle çalışan motorlar şu anda tamamen hayal ürünüdür. Ama Buradan mars veya diğer gezegenlere yada dünyanın uydusu Ay’ a gitmek için çok daha farklı bir motor anlayışından yola çıkılması mümkündür. Bu konudaki temel prensip kitle çekim yasası esaslarından faydalanmaktır. Ama bunu yaparken hedef gezegen veya uydu sabit ururken, bu gezegene gitmek üzere yola zçıkan uzay aracının hızını manyetik çekici motorlar suretiyle arttırarak hedef gezegene doğru gemiyi çekmektir. ( Frenleme sistemi ile karşı prensip ile çalışır. Hızlanabiliyorsan yavaşlamalı ve durabilmelisin.) Motor sistemi itici değil manyetik çekici güç sistemi isasına göre çalışan bir motor sistemidir. Bu durumda ışık hızı olmasa bile ıyık hızına yakın bir hızda hedef gezegene varmak mümkün olabilecektir. Bu durumda asıl olan şey hareket halindeki uzay aracının hızını aracın hedef kitleye yöneilik bir rota oluşturmak suretiyle manyetik çekim gücünü arttırkam suretiyle hızlanmasını ve gerekli ivmelemeyi sağlamaktır. Bu şekilde saatte 50.000 km hız yerine saniyede 50,000 km hız ile hedef gezegen kütlesine ulaşmak mümkün olacaktır. Geri ivmelemeyi sağlayan karşı manyetik motorlar ile aracın yavaşlaması ve durması sağlanacaktır. buna atlama işlemi demekte mümkündür.