Yrd.Doc.Dr.Oğuz Gündoğdu ile Röportaj

0
2634

        

        20.yy ‘a girerken dünyamız depremler,seller,fırtınalar gibi doğal afetlerle sarsılmaya  devam ediyor. Son günlerde oluşan depremlerde insanların çaresizliğini, böyle büyük bir depremin insanlarda ne yaralar açacagını tekrar gözler önüne serdi.Bizde TMMOB 2. Başkanı İstanbul Üniversitesi Jeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Oğuz Gündoğdu ile depremler hakkında gerçekten özel ve daha önce okuduklarınızdan daha farklı bir söyleşi yaptık.Mutlaka okumanızı tavsiye ederiz.

        Begüm Filizdağ:Yerin altında meydana gelen hareketlenmeler sonucunda yırtılmanın büyüklüğüne göre bir sarsıntı yaşıyoruz.Bu sarsıntıları önceden tahmin edebilmek bilimsel olarak neden imkansızdır?

        Oğuz  Gündoğdu: Bilimde imkansız , saçma,  diye sözcükler yok, açıklanan veya açıklanamayanlar var. 17 Ağustos 1999 Gölcük Depreminin ilk günlerini hatırlayalım. Birileri bizlerin bu konudaki açıklamalarına karşı, hem de bazıları meslektaşlarımız, “depremler önceden belirlenemez, saçma, teknolojisi yok” diye bilimsel temeli olmayan karşı sözler söylediler. Sonra yine medyada, …hava raporu gibi.. belirleyebileceklerini ifade ettiler.

         İşin özü şu, depremi önceden belirleyebilmek için, yerini, zamanını, ve büyüklüğünü belirlemeniz gerekiyor. Bunun için de doğa ve canlılar üzerindeki güvenilir gözlem sonuçlarının yanısıra, ölçmeye dayalı fiziksel değişkenlerin incelenmesi gerekiyor. Bu fiziksel değişkenlerin büyük çoğunluğu fiziğin ve jeofiziğin alanı içinde(manyetik, elektro manyetik alan değişimleri, P ve S hızlarının değişimi, mikro deprem etkinliği, Tilt diye kısaca adlandırılan yeri cm. duyarlığında ölçülebilen eğim değişiklikleri, kaplıca suların da ki ısısal, kimyasal ve debi değişiklikleri, radon gazı yoğunluğu…….)

         Gölcük Depreminden önce doğada –insanlar dahil- ve ölçüm cihazlarında önemli anamoliler gözlenmiştir. Ülkü Ulusoy (Fizikçi) ve Japon İkeya (Fizikçi) nın yazdıkları kitapta , 1026 tane deprem öncesi olgu saptandığı ve bunların açıklamaları Kültür Bakanlığı tarafından yayınlanmıştır. Bu konuda İstanbul Ünv. Mühendislik Fakültesi, Jeofizik Müh. Bölümünde birçok çalışma bulunabilir.

          Marmara da beklediğimiz depreme gelince, depremin nerede olabileceği kabaca bellidir, Marmara da Yeşilköy açıkların da başlayıp, Tekirdağ açıklarına kadar devam eden fay parçası üzerinde, büyüklüğü ise veriye dayalı yapılan tahminlere göre, 7 dolayları, sorun ne zaman olacağının belirlenebilmesinde, bu belirleme, en az saatler ve günler öncesi ölçeğinde olma zorunluluğunda.  Depremi Önceden belirleme, Erken Uyarı ile karıştırılmaktadır.  Erken Uyarı, P ve S dalgalarını gecikme farkını ölçerek, depremden önce 10- 20 sn.lik sürenin güç merkezlerini, doğalgazın kesilmesi gibi doğrudan insanları ilgilendirmeyen bir sistemdir.            Halk bunu, bize depremi haber verecekler bizde kaçacağız diye algılamaktadır.  Depremi Önceden Belirleme (Earthquake Prediction) tahmin değildir,  ölçmeye ve gözleme dayalı kesinlik vardır.

           Begüm Filizdağ:Bir röportajınızda Marmara depremi ardından geçen 6 yıllık süreye rağmen mühendislik adına birşey yapılmadığını ,önlemler konusunda ciddi sıkıntılar olduğunu söylemiştiniz.Siz bu tutumu neye bağlıyorsunuz?

           Oğuz Gündoğdu:17. Ağustos 1999 Gölcük Depremin de açık bir şekilde gördük ancak çabuk unuttuk, yeri gelmişken şunu da anımsatalım, henüz Marmara Depremleri olmadı ancak olacak ve  yapılan bazı hesaplamalara göre 30-50 milyar dolar zarar beklenmektedir, bu olası zararı en aza indirmek için mühendislik çalışmalarına önem verilmeli idi. Geçen altı yıllık süreye bakıldığında, mühendislik açısından istenilen düzeye varılamamıştır, Marmara ve çevresi yerleşim bölgelerinde başta okul, hastane ve diğer stratejik yapılar, mühendislik ölçütlerine uygun biçimde durumları belirlenememiş gerekleri yapılamamıştır.  Valiliğin çabalarının dışında elle tutulur mühendislik çalışmaları yapılamamıştır. Onarımların olmazsa olmaz koşulları uygulanması zorunlu kurallar haline getirilememiştir. Afet Yönetimi ile ilgili önemli gelişmeler sağlanmasına karşın, eşgüdüm ve sivil toplum örgütlerinin planlamalar içine katılımında istenilen düzeye varılamamıştır. 

             Acil olarak yapılması gereken, siyasi erkin iradesini ortaya koyarak,   Üniversiteleri,    meslek odalarını, sivil toplu örgütlerini, ve ilgili diğer aktörleri bir   masa etrafında toplayarak uygulanabilir planlama ve örgütlenmeleri yaparak harekete geçilmesidir. Bunları başarabilecek teknik beceri, bilgi birikimi ve deneyime sahibiz, bunun farkında olmak gerekir. Olmayan ortak akıldır.

               B.F:1999 depreminden önce hatırlayacağımız gibi Güneş Tutulması gözlenmiştir.2006 yılındaki tutulmanında ardından İstanbul’da yine büyük bir deprem yaşanacağı söylentisine sebep olmuştur.Sizce bu sarsıntılara doğadaki diğer oluşumların (Güneş tutulması,iklim değişikliği,canlılardaki anormal değişiklikler,yeraltı su seviyesı değişimi,radon gazı,kimyasal değişimler)etkisi varmıdır?Bunları deprem habercileri olarak tanımlayabilirmiyiz?Enazından haberci sayılmaları için ne gibi kriterleri olması gerekmektedir?

        O.G: Güneş ve Ay tutulmalarının depremi tetikleyebileceği savında, temel fiziksel güç çekim etkisidir. Denizlerde ve karalarda etkili olan bu güç  denizel ve karasal tidalara  (gel-git) neden olmakta ve bunun sonucunda depremler tetiklenmektedir savı olayın özünü içermektedir. Bilim dünyasında henüz bu konuda netleşmiş kurallaşmış bir açıklama yoktur çalışmalar devam etmektedir . Bu yüzden sandalyeyi çekip deniz kenarında oturmanın anlamı yoktur. (10 Temmuz 1999 da Kanadalı bir uzmanın! açıklamalarına bakıp böyle bir olay olmuş ve medyaya yansımıştı.).

 

Bu konu da daha ayrıntılı ve teknik bilgilere www.sismikaktivite.org (üye olmak gerekli) ile www.yerdurumu.com.da bulabilirsiniz..

                 B.F: Depremlerin yoğun olarak gözlendiği bölgeler yeryüzünde üç ana kuşak oluşturur.Bunlar 1.kuşak(Pasifik Deprem Kuşağı), 2. Kuşak (Alpine) ve 3.Kuşak (Atlantik)dir.Sizce fay hatlarının sadece dünyada bu kuşaklar üzerinde olmasının sebepleri nelerdir?

                 O.G: Depremlerin temel kaynağı kabuğu oluşturan levhaların hareketleridir,  belirttiğiniz kuşak tanımlamalarının  ( Pasifik Deprem Kuşağı, Atlantik Kuşağı ) yanısıra “Dalma – Batma Zonları” dediğimiz  bölgelerde de çok büyük depremler olmaktadır, Endenozya      ( Sumatra ) ( M=9 )  böyle bir depremdir. Levha içinin sıkışması ile oluşan depremler de ayrı nitelikte depremlerdir. Örneğin, 1976 da 7.1 büyüklüğünde oluşan Çaldıran Depremi böyle bir olgudur

                  B.F: Son günlerde Marmara Denizi’nde İtalyanlarla yapılan araştırmalarda üç canlı fay hattı bulundu.Karaya yakın olan fayların muhtemel depremde tsunami yaratabileceği söyleniyor.Sizce bir iç deniz olan Marmara Denizi’nde tehlikeli boyutlarda tsunami oluşması mümkünmüdür.Bulunan bu üç canlı fay hattı yakında bir depremin oluşacağının belirtisimidir?

                  O.G: Son açıklamalar yeni bir şey değildir, bu işle uğraşanlar Marmara içinden geçen Kuzey Anadolu Fayına bağlı birçok diri fayın olduğunu bilmektedir. Henüz başlangıç aşamasında olduğu kendileri tarafından belirtilen deniz araştırmalarının sonuçları alınmadan, Tsunami yapabileceğinin ve beklenen Marmara  Depreminin etkilerini arttıracağının açıklanması halkın kafasını karıştırmaktan öteye bir anlam taşınmamaktadır. Kaldı ki yine aynı kişilerin içinde bulunduğu Marmara Denizi araştırmalarından sonra ortaya birbirinden farklı iki harita ortaya çıkmıştır. Oluşturacağı riskler açısında farklı yorumlamalara neden olabilecek bu durum çözümlenmeden ayrıntıyı değerlendirmek çok zor olacaktır. Ayrıca yaklaşık 500 bin doları İstanbul Büyükşehir Belediyesince karşılanan ve 5 milyon dolarlık bir harcamayı gerektireceği ifade edilen bu kaynağın okul, hastana ve stratejik yapıların muayene ve gerekenlerinin yapılmasına  kullanılması, zararın en aza  indirgenmesi açısından çok daha anlamlı olurdu.    

Marmara Denizinde tarihsel belgelere bakıldığında Tsunami tehlikesi vardır, anacak hiçbir zaman Endenozya benzeri bir risk yoktur. Böyle bir şey için Marmara Deniz yeteri büyüklükte değildir, ayrıca deniz içinde ki ana  fay sistemi Tsunami oluşturacak mekanizmaya sahip değildir. ( doğrultu atımlı).

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here