İnsanlık binlerce yıldır gökyüzünü yorumlamaya ve ardında gizli olan sır perdesini aralamaya çalışıyor. İlk olarak Mısır ve Sümer uygarlıklarında gökyüzü gözlemleri yapılmaya başlanmış ve bu çalışmalar sonucunda bugün de geçerli olan bazı sonuçlar sunulmuştur. Astroloji ve Astronominin temelini oluşturan bu çalışmalar çoğunlukla Güneş ve Ay’ın hareketleri üzerine yoğunlaşmıştır.
Karanlık Maddenin Ortaya Çıkışı – Görülemeyen Madde
1800’lü yıllara kadar pek çok bilim adamı ve gözlemci gökyüzü üzerine araştırmalar yapmış ve her biri kendi alanı içerisinde bunları yorumlamıştır. 1844 yılına gelindiğinde Alman gök bilimci Friedrich Wilhelm, Sirius’un kendisine eşlik etmesi gereken bir kardeşi olması gerektiğini düşünmüştür. Bu eş yıldız 1844’lü yıllarda bir tahmin olsa da 1862 yılında ABD’li Graham Clark tarafından tahmin olmaktan çıkarılıp somut bir bilgi haline getirilmiştir.
Karanlık Madde tanımlamasında ilk olarak gök cisimlerinin kütlelerine ilişkin hesaplamalar ve yıldız, gaz, toz gibi ışıldayan parçalar kullanılmıştır. Farklı değerlere sahip olan bu parçalar, 1930’lu yıllarda yıldızların sayı ve hızlarının takip edilmesiyle açıklanamayan değerlerin oluşmasını sağlamıştır. Daha çık bir ifade ile gökyüzünde görülen tüm maddeler hesaba katıldığında yıldızların olması gerekenden daha hızlı hareket ettiği görülmüştür.
İlerleyen dönemde Horace Babcock, Louise Volders, Vera Rubin gibi isimler karanlık maddeye ilişkin yeni tanımlamalar yapacaktı. Fakat karanlık maddeye ilişkin en net tanımlama kurşun kümesinden gelmiştir. Kurşun kümesi, çarpışan iki gökada kümesi olup iki küme içerisinde yıldızlar, gezegenler ve uydular ile toz ve gazlar bulunmaktadır. Çarpışma nedeniyle yapılan hesaplamalar da gökada içerisinde yer alan bu maddeler dışında belirlenemeyen yeni bir maddenin olduğu keşfedilmiştir.
Karanlık Madde Nedir, Nasıl İfade Edilmektedir
Karanlık maddeye ilişkin tanımlama yapmadan önce madde ve bilinmeyenin nasıl etkileştiğinin bilinmesi gerekir. Bugün evrende bizim bildiğimiz dört çeşit etkileşme olup bunlar kütleçekimsel, elektromanyetik, şiddetli ve zayıf etkileşmelerdir. Karanlık madde ve normal madde, kütleçekimsel yolla etkileşirken diğer etkileşim yollarını kullanmamaktadır.
Bugüne kadar bu etkileşime giren parçacıklar deneysel olarak gözlenmemiş olsa da teoride var olduğuna inanılmaktadır. Ayrıca standart model içerisinde de yer almayan bu etkileşim, simetri kuramı içerisinde tanımlanmaktadır. Bugün yapılan çalışmalarda karanlık madde ve madde arasında ki kütleçekimsel etkileşim yerine karanlık maddenin kendisi ile yaptığı etkileşim incelenmeye çalışılıyor.
2009 yılında uzaya gönderilen Planck uydusu karanlık maddeye ilişkin çok önemli değerler vermektedir. Uydu gönderilmeden önce evrendeki karanlık madde oranı %22,7 olarak hesaplanırken uydu gönderildikten sonra elde edilen verilerde bu değerin %26,8’e çıktığı görülmüştür. Gelecekte ATLAS ve CMS gibi deneylerin karanlık maddeye ilişkin daha net sonuçlar vermesi bekleniyor.
Yararlanılan Kaynaklar
(1) http://www.esa.int/Our_Activities/Space_Science/Planck_overview
(2) http://tr.wikipedia.org/wiki/Karanlık_madde