|
|
|
Tarihin en büyük bilim adamı olarak gösterilen Albert Einstein 18 Nisan 1955’te 76 yaşında yaşamını yitirmişti.
Görecelik Teorisi’nin mimarı ve modern kozmolojinin fikir babası Einstein, Holocaust ve İkinci Dünya Savaşı’nın kendisinde yarattığı psikolojik buhranlar nedeniyle, ölümünden önce kendi kabuğuna çekilmiş, sade bir yaşam sürüyordu.
|
|
DİSİPLİNSİZ GENÇ ALBERT
Albert Einstein, 14 Mart 1879’da Almanya’nın Ulm kentinde bir Yahudi olarak dünyaya geldi. Ailesinin Münih’e taşınmasıyla genç Albert, orta öğretimine bu kentte devam etti. Lise yıllarında Albert sanıldığı gibi başarılı olamadı. Öğretmenleri genç Albert’in disiplinsiz davranışlarindan bıkmış ve onu okuldan uzaklaştırılmasını istiyordu.
Ancak genç Albert bir şekilde matematikte kendini göstermeyi bilmiş ve hocalarının ilgisini çekmeyi başarmıştı. Okul müfredatı ile Albert’in ilgi alanları ve yetenekleri arasında adeta bir uçurum vardı. Ancak bilim dünyasının bu uçurumu alımlaması için yarım yüzyıl geçmesi gerekecekti.
GÖRECELİK TEORİSİ DOĞUYOR
Albert Einstein 1896 yılında Zürich’teki İsviçre Federal Politeknik Okulu’na yazılarak matematik ve fizik konularında yüksek öğrenime devam etti. Bu okuldan 1900’de mezun oldu. Mezuniyetin ardından Albert Einstein, 1902 yılında Almancası sayesinde İsviçre Telif Dairesi’nde teknik asistan olarak işe girdi. Einstein bu dönemde Zürih Üniversitesi’nden doktora desleri aldı.
İşte bu yıllarda Einstein boş zamanlarında matematik ve fizik problemleri üzerine çalışma fırsatı buldu. Hergün heyecanla eve geliyor, masaya oturuyor ve önceki gece yorgun gözlerle bıraktığı hesaplamalara geri dönüyordu.
Kimi zaman kütüphaneye giderek dergileri karıştırıyor ve kendi konuları üzerinde yapılmış çalışmaları tetkik ediyordu. Onu dünyanın en büyük bilim adamı yapan teorilerin çimentosu bu yıllarda atılmıştı.
NOBEL ÖDÜLÜ’NE GİDEN YOL
Einstein, bu çalışmalarını ‘Görecelik Teorisi’ başlığı altında 1905’te yayımladı. Makale, ışık hızına yakın parçacıkların maddelerinde meydana gelecek değişiklikleri tanımlıyordu. Albert Einstein’ın uzay ve uzay-zaman ile ilgili teorileri, nükleer teknolojilerinin ve modern kozmolojinin başlangıcı sayılıyor.
Makale, Einstein’ın bilimsel kariyerinin önünü açmıştı. Einstein, Bern ve Zürich üniversitelerinde akademik kadroya girdi. 1911 yılında Prag Üniversitesi’nde teorik fizik profesörü oldu. Başarılı çalışmalarını takip eden dönemin önde gelen akademisyenleri Walter Nernst ve Max Planck’ın önermesiyle Einstein, 1913 yılında Berlin Üniversitesi’ne geçti. Berlin Üniversitesi o yıllarda Almanya’nın en büyük okuluydu.
Yükselişi de bu okulda başladı ve 1913 yılında prestijli Prusya Bilimler Akademisi’ne kabul oldu. Einstein, Görecelik Teorisi’nin gözden geçirilmiş metnini 1916’da yeniden yayımladı ve 1921’de Nobel Ödülü’nü aldı.
BİR DAHA DÖNMEMEK ÜZERE ELVEDA
Hitler henüz iktidara gelmeden önce 1932 yılında Einstein, Princeton Üniversitesi’nin hocalık teklifini kabul ederek ABD’ye gitti. Daha sonra Hitler’in 1933’te iktidara gelmesiyle Almanya’ya dönme şansı da tümden ortadan kalktı ve ABD onun için tek hayatta kalış şansı oldu.
İkinci dünya Savaşı’nda Nazilerin, Yahudi kökenlileri toplama kamplarındaki fırınlarda topluca öldürmesi üzerine Einstein bir daha hiç Almanya’ya dönmedi. Hayatının sonuna dek Yeni Dünya’da yaşadı; gerisinde yurdunu, tarihini, ailesini ve anılarını bırakarak.
BEYNİ İNCELENDİ, DEHASI TASDİKLENDİ
Ölümünden sonra Einstein’ın beyni Kanadalı uzmanlar tarafından kafatasından çıkarılarak bilimsel araştırmalar için özel bir kutuya kondu. Dahinin beyni üzerinde yapılan incelemelerde, beynin matematiksel ve kavramsal düşünceden sorumlu bölmünün ortalama bir insandan yüzde 15 daha büyük olduğu ortaya çıktı.
Ayrıca, beynin bu kısmında olması gereken bir boşluk eksikti; bu boşluk, söz konusu bölgedeki nöronların birbirleriyle iletişim kurmasına olanak veriyordu. Diğer bir deyişle abildiği şeklinde yorumlandı. Kısaca, Einstein’ın beyninde en ufak ‘boşluk’ dahi yoktu.