Uzay terim olarak yüz yıllar önce bilinmese de, gökyüzüne bakan gözler onu tasvir eden dillere bilgi aktarımını yapmıştır. Gece karanlığında gökyüzüne bakan insanların bir kısmı yıldızları ve ayı, gündüz gökyüzüne bakan insanların bir kısmı da güneşi tanrı haline bile getirmişler ve yüzyıllar boyu gök cisimlerinin sırrı çözülememiştir. İlk zaman dilimleri içerisinde gökyüzünün bir kağıt üzerine yapılmış şekillerden ibaret olduğu ve Dünya’nın da öküz boynuzunda olduğu savunulmuştur. Bazı çıkarcı insanlar da bu gök kubbedeki cisimlere bakarak gelecekten haber verdiklerini ifade etmişlerdir. Sizin anlayacağınız, yüzyıllar boyu gök cisimleri ile yer küredeki biz insanlar arasında bilimsel yönden bir uyum olmasa da gök cisimlerinin taşıdığı kanunlar çerçevesinde insanlar yaşamını sürdürmüştür. Akşam vakti yıldızlar çıkmış, ay pırıl pırıl görünmüş; sabah olunca da güneş bütün sıcaklığı ile insanları ısıtmış ve ışıtmıştır. Bu yüz yıllar boyu bilim ifadesi ile karşılığını bulmasa da böyle devam etmiştir. Yapılan çalışmalar ve özellikle de son zamanlarda yapılan çalışmalar neticesinde Dünya’nın bir öküz boynunda olmadığı ve çekim kuvvetleri esasına bağlı olarak bir merkez etrafında döndüğü tespit edilmiştir. Bu merkezinde Güneş olduğu ve Güneş’inde milyarlarca yıldızdan bir tanesi olduğunun ifade edilmesi ile astronomi denilen bilim yerli yerine oturmaya başlamıştır. Hele birde Dünya adındaki yaşadığımız yer kürenin de bir gezegen olduğu ve kainat adı verilen uçsuz bucaksız ortamdaki tek gezegen olmadığı ifadesi tam bir bilimsel gerçekler zincirinin yerini bulmasına neden olmuştur. Bu çalışmalar sırasında dışlanan Kepler, Galileo gibi bilginler uzay cisimleri hakkında bilgi vermiş; daha şanslı olan Newton yer çekimi konusunda çalışmalar yapmış; doğulu bilginlerden Biruni ve Ali Kuşcu da gibi bilginler yer almıştır. Yapılan teknolojik gelişmeler neticesinde Dünya’nın Güneş adlı bir yıldızın etrafında döndüğü ve Güneş’inde daha büyük bir enerji yumağının etrafında döndüğü ve bu yumağın adının da Samanyolu Galaksisi olduğu tespit edilmiştir. İşin daha ilginç olan tarafı ise, Samanyolu galaksisi gibi milyarlarca galaksinin olduğu tespit edilmiş ve bunun sadece bir evren olduğu; bu şekilde binlerce evrenin bulunduğu da tahmin edilmektedir. Karadeliklerin ve akdeliklerin ise bu evrenler arasında geçiş kapıları olduğu düşünülmekte ve bu evrenler dizesine ise paralel evrenler adı verilmektedir. Biz ise bu evrenlerden sadece birisinde yaşayan uzaylılar olmaktayız… Ya da gezegen adıyla “Dünyalı”… webmaster@lutfisahin.com